İBB Genel Sekreter Yardımcısı Buğra Gökce, İstanbul’da toplu taşımada RS istatistiklerine göre yolcu sayısının yüzde 42 arttığını söyledi…
İSTANBUL-İstanbul’da raylı sistem yatırımları atılan adımlar sayesinde bugün yüzde 35’ten yüzde 42’ye çıktı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Buğra Gökce’nin raylı sistem istatistiklerine göre, sürdürülebilir ulaşım hedefleri çerçevesinde insan ve çevre odaklı, yenilikçi ve kapsayıcı entegre ulaşım stratejimizle raylı ulaşım hatları genişlerken, raylı sistemleri kullanan yolcu sayısı da 2,1 milyon düzeyinden 3,2 milyona yükseldiği belirtildi.
Gökçe yaptığı açıklamada, istatistik sonuçlarını şöyle paylaştı; “İstanbul’da 17 raylı sistem hattında her gün Bursa nüfusundan fazla yolcu seyahat ediyor. Bu rakam Berlin, Paris, Madrid, Roma gibi önemli başkentlerin çok üzerinde. Deniz ve kara taşımacılığı ile birlikte bu rakam 7 milyon 600 bini aşıyor. Bulgaristan nüfusundan fazla. Raylı sistemlerimizin yoğunluğu elbette hafta içi ve hafta sonu değişiyor. Raylı sistemlerin yolcu sayısı 3,5 milyona çıkarken, toplu ulaşım sistemimizdeki toplam yolcu sayısı da 8,5 milyona yaklaşıyor. Yani hafta içi her gün yaklaşık İsviçre nüfusu kadar yolculuk yapılıyor. 2019 sonrasında hizmete giren RS hatlarda her gün 382 bin yolculuk yapılıyor.
Sadece M7 hattımızın faaliyet alanında 24 bin 800 özel otomobilli yolculuk trafikten çıkmış durumda. Dolayısıyla trafik rahatlarken, çevre de daha az zarar görüyor. Raylı sistem hatlarını genişletmenin faydası ortada. Entegre ulaşım gereği raylı sistemin hizmet verdiği alanlarda atıl kalan toplu taşıma hatlarını da kapatıyoruz. Özel otomobil yolculuğu da azalıyor. Dolayısıyla trafik azalıyor. Nitekim INRIX trafik sıkışıklığı endeksinde sıralamamız iyileşiyor.
Toplu taşıma yatırımlarımızın etkisiyle, artan nüfus ve araç yoğunluğuna rağmen trafikteki dengemizi koruyabiliyoruz. Ekonomik zorluklara rağmen, başkanımızın öncülüğünde kentin sürdürülebilir ve sağlıklı gelişimini destekleyen bu adımlar, trafiğin yönetilebilir seviyede tutulması açısından tarihi bir öneme sahip. Özellikle, büyük şehirlerimizde raylı sistem yatırımlarının katkısı ortada. Raylı sistem hattını genişletmek için hem merkezi hükümetin hem de yerel yönetimlerin üstüne düşen önemli sorumluluklar var. 2010 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı ile merkezi hükümet tarafından yapılan ve yerel yönetimlere devredilen metro hatlarına ilişkin “Hazine Müsteşarlığı ve belediyelerle birlikte belirlenecek periyotlarda bu hasılatın yüzde 15’i Hazine Müsteşarlığının hesaplarına aktarılır” hükmü yer alıyordu. Yani Hazine tarafından yapımı tamamlanıp belediyeye devredilen hatlarda yerel yönetimler borçlarını hasılatın yüzde 15’i olarak ödüyordu. Örnek verirsek, Levent-Rumeli Hisarüstü metro hattının aylık gelirlerinin %15’i 26.06.2016 tarihinden itibaren Metro İstanbul tarafından Hazine Müsteşarlığına aktarıldı. Aylık ortalama aktarımlar 80.000 -110.000 TL. civarından yapıldı. 2016-2019 seneleri toplam yapılan aktarım 3 milyon 73 bin TL. 2019 tarihinde bu düzenleme değiştirildi. Yeni Cumhurbaşkanı Kararı ile “Belediyenin genel bütçe vergi gelirleri tahsilat toplamı üzerinden ayrılacak paylardan yüzde 5 oranında kesintinin Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından ilgili hesaba aktarılmasıyla öder” hükmü getirildi. Örneğin Pendik-Sabiha Gökçen Hattı Metro projesi için bu hüküm nedeniyle Ekim 2022-Eylül 2023 döneminde maliye payımızdan yapılan kesinti 3,8 milyar TL’yi aşmış durumda. Şu an eğer merkezi hükümet bir metro hattını yapıp, İBB’ye devrederse, projenin maliyetini İstanbul Büyükşehir Belediyesi neredeyse 1 yılda bakanlığa geri ödüyor. Halbuki, uluslararası kaynak alıp bu projeyi kendisi yapsa proje maliyetini 15 yıla varan vadelerle ödeyecek. Bu da kaynak verimliliği açısından büyük sorun yaratıyor. Bu hüküm elbette tüm yerel yönetimlerin yapacağı yatırımları zorlayan, bütçe kaynaklarını kısıtlayan bir tablo ortaya çıkartmakta. Şehirlerimizin hak ettiği raylı sistem altyapısına kavuşması, vatandaşlarımızın çok daha hızlı, etkin ve çevre dostu toplu ulaşım olanaklarına sahip olması için engelleyici adımlardan kaçınmak, ortak bir hareket bilincine ulaşmak da gerekiyor. Önümüzdeki dönemde bu uygulamaların düzelmesini bekliyoruz.”