“Ya teknoloji şirketleri ile işbirliği, ya da ortadan kalkarsın…” noktasına gelen gelişme, tahminen 5 yılda yapay zeka ile farklı yere evrilecek.
Yapay zeka ve bilgi güvenliği alanı uzmanlarına göre, insanlık tarihinin en önemli ve tehlikeli dönüm noktasına 5 yıl veya daha az bir süre kaldı. Uzmanlar, insanlığın daha önce böyle bir dönüm noktası yaşamadığını, kendilerinin de bu dönüm noktasının boyutlarını ve meydan okumalarını kestiremediklerini belirtiyor, politika yapıcıların ve kanaat önderlerinin, internet ve e-posta gibi modası geçmiş araçlarla, giderek hızlanan ve yakın zamanda ortaya çıkacak meydan okumanın gerisinde kaldıkları konusunda uyarıyorlar. Yapay zeka karar alma ve eylemde bulunma yeteneğini elde edeceği aşamaya girdiğinde dünyadaki güç, otorite ve egemenlik standartları ve değerlendirmeleri kökten değişecek. Yapay zeka teknolojisinin yayılmasının önüne geçmek her halükarda mümkün olmayacak. Onunla birlikte insanlar arasındaki güç dengesi, ülkeler arasındaki güç dengesi, devlet ile dev şirketler arasındaki ilişkinin dengesi değişecek. Bireylerin mahremiyetinin önemli bir kısmının çökeceğinden ise bahsetmeye bile gerek yok.
2010 yılında, metinler, görüntüler, filmler ve sesler de dahil olmak üzere bilinen her şey hakkındaki büyük miktarda veriyi toplamak ve işlemek, yapay zekanın ‘derin öğrenme’ yoluyla işleyebilmesi ve yeniden şekillendirebilmesi amacıyla sınıflandırılmış dijital bilgilere dönüştürmek için DeepMind (Derin Zihin) programları başlatıldı.
Ancak, yaklaşık 2020’den bu yana veri sınıflandırma, yapay zekanın kendi kendine öğrenmesine olanak tanıyan kompleksli ve kaliteli bir düzeye ulaştı. Yapay zeka, kendisine öğretilen bilgilerle bir ağ örüp yeniden yapılandırmakla yetinmiyor, artık gerçek görevler üzerinden kendini eğitmeye, hatalar ve doğrular yoluyla bilgilerini düzeltmeye de başladı. Kendisini, programlarını ve yeteneklerini geliştirme konusundaki üstün yeteneğini kanıtladı. Ürünleri daha soyut ortamlarda son derece karmaşık ve özgün bir şekilde yaratıcı hale geldi. Müzik, film ve stratejik çözümler gibi yaratıcılık isteyen alanlarda kendi başına üretmeye ve insandan komut almadan hayata geçirmeye başladı. Evet, bu yapay varlık artık “öğreniyor”, “düşünüyor” ve en önemlisi “karar veriyor” ve “uyguluyor”. Dahası eylemlerinin doğrudan sonuçlarına göre hatalarını bire bir düzeltiyor. Tahminen 5 yıl içinde yapay zekalı varlıklar farklı şekillerde etrafımızı saracak. Akıcı ve doğal bir dilde konuşabilecekler, fiziksel dünyayla etkileşime girip hareket edebilecek ve hatta her sorunun her bir senaryosu için tahmin ve planlamaya olanak tanıyan sanal dünyalar bile oluşturabilecekler. Bu kodlar insanlarla ve benzer varlıklarla konuşacak, danışacak ve bütünleşecekler ve aniden bu zeki varlıklar bağımsız ve kendilerini üretenlere hizmet etmek üzere koşullanmış hale gelecekler. Bu zekanın omurgasını tekellerine almak için bazı büyük ülkelerle ittifak kurabilecek dev teknoloji şirketleri, omurgası ise silikon çipler!
Bunlar, (artık günlük hayatımızda kullandığımız) düşük hassasiyetli çipler, orta, yüksek hassasiyetli ve ultra hassas çiplere ayrılıyorlar. Yapay zeka ise yalnızca ultra hassas çipler tarafından kontrol ediliyor. Nitekim elektronik çip savaşı zaten şiddetli ve acımasız bir şekilde başladı. ABD, ultra hassas çip üretim zincirlerini kontrol etmek için stratejik, tekelci bir ittifak kurabildiğini iddia ediyor. Bu ittifakta çip programlama yeteneğindeki tek ortağı Japonya, süper lazer üretiminde benzersiz Hollanda, süper lens üretiminde benzersiz Almanya yer alıyor ve bunların çoğu Tayvan’da toplanıyor. Ayrıca Çin, bu hummalı yarışta çip teknolojisi ve yapay zekaya yüz milyarlarca dolarlık yatırım yapıyor. Zira, burada mesele ticari değil, stratejik. Uygulamada, yapay zekanın kuantum hesaplamayla birleştiğinde bilgi sistemlerine nasıl nüfuz ettiğini görüyoruz. Virüsler ve aşılar laboratuvarlarda değil sanal ortamda üretiliyorlar. Gerçek savaşlarda binlerce İHA’dan oluşan filoların her biri ayrı ayrı yönlendiriliyor. Kamuoyu manipüle ediliyor, seçimler yönetiliyor. Bunları her gün görüyoruz. Ancak en önemlisi, yapay zekanın kuantum hesaplamayla bir araya gelerek stratejik kararları inanılmaz bir şekilde destekleme yeteneğidir. Yapay zeka, kültür ve kamuoyu değişimlerinden, devlet, ekonomi ve yönetişim modeli, güç dengeleri, sosyal ve etnik çatışmalara vb. kadar ulusal güvenlik değişkenleri hakkında her saniye aldığı devasa miktarda veriyi işleyip, riskleri ve krizleri meydana gelmeden çok önce etkilemek için çok erken tahminde bulunabiliyor veya plan yapabiliyor. Buna karşılık insanların krizin gerçekliğini anlayana kadar beklersek, çoğu zaman krizlerin engellenmesi ve risklerinin belirlenmesi imkansız hale gelebilir. Yapay zekanın (mantıksal çıkarım zincirleri olarak tanımlanabilecek) algoritmalarıysa, stratejik krizleri çok erken tahmin etmesine olanak sağlamaya başladı.
Böylece yapay zeka, stratejik kararlarının ‘isabetliliğini ve doğruluğunu’, krizleri etkileme yeteneğini pekiştirdi. Bu kaynakları bir avuç şirket ve sınırlı sayıda ülke kontrol ederse, geleneksel uluslararası güvenlik düzeninden tamamen ayrı, yeni bir küresel düzen doğacaktır. Bu düzen gelecekte ezici jeopolitik güce sahip olacak, dahası bu ittifak mevcut geleneksel küresel düzenin tamamen kontrolü dışında finansal, bilgisel ve fiziksel güçleri kontrol edecek. İnsanlık, insanların, şirketlerin, ülkelerin ve toplumların, yapay zekanın asi lokomotifine sahip olma ve onu kontrol etme düzeylerine göre sınıflandırıldığı yeni bir sınıflaşmaya giriyor. Bu durum yakın gelecekte çalışma ilişkilerine, şirketlerin ülkelerle ilişkilerine, güvenliğin teknolojilerle ilişkilerine de yansıyacak ve teknolojinin kültür ve değerlerinin üzerinde tahakküme dönüşebilir (mi?)