Bilim insanlarının, yapay zeka ile yeni yönlenişlerin azınlık eliyle hayata girmesinin ciddi sorun yaşatacağı görüşleri ciddiye alınmalı…
MIT Sloan School of Management‘ta küresel ekonomi ve yönetim profesörü Simon Johnson, “Yapay zekanın çok fazla potansiyeli var – ancak çok kötü sonuçlanma potansiyeli de taşıyor. Bir yol ayrımındayız” diyor. Yapay zekanın kullanım alanlarının artması gerektiğini savunanlar bunun zenginlik yaratacağını ve yaşam standartlarını iyileştireceğini düşünüyor ve bu sayede bir üretkenlik sıçraması olacağını öngörüyor.
Danışmanlık şirketi McKinsey yapay zekanın yıllık 14 trilyon ila 22 trilyon dolar arasında bir değer yaratabileceğini tahmin eden bir rapor yayınladı. 22 trilyon doların ABD ekonomisinin mevcut büyüklüğü olduğu düşünülürse bu çok büyük bir ekonomik büyüme anlamına geliyor. Bu konuda iyimser olanlar, yapay zekanın robotlarla birlikte sonunda insanlığı tekdüze görevlerden kurtaracağını, bize daha fazla yaratıcılık ve eğlence dolu hayatlar sağlayacağını öne sürüyor.
Öbür tarafta ise, her türlü sektörde istihdamı yok edeceğini düşünenler de mevcut.
Yapay zeka tarafından üretilen dijital ikizleri ile işsiz kalacaklarını düşünen Hollywood aktörleri Temmuz ayında grev çağrısında bulundu. Bu endişeler yersiz değil. Tarih, teknolojik ilerlemelerin ekonomik etkisinin genellikle belirsiz, adaletsiz ve bazen de oldukça kötü olduğunu gösteriyor. İş yaratma ve zenginliği yaymadaki başarıları açısından saban sürmeden otomatik ödemeye kadar bin yıllık teknolojileri inceleyen MIT profesörü Daron Acemoğlu’na göre iplik makinesi, tekstil endüstrisinde 18. yüzyıl otomasyonunun anahtarı olsa da, daha zorlu koşullar ile daha uzun çalışma saatlerine yol açtı. Benzer şekilde pamuk makineleri, Güney Amerika’da köleliğin 19. yüzyılda yayılmasını kolaylaştırdı. İnternetin geçmiş performansı ise karışık. Üretilen servetin büyük bir kısmı bir avuç milyardere gitmiş olsa da birçok yeni iş pozisyonu yarattığı ortada.
Bir zamanlar övülen verimlilik artışları ise birçok ekonomide yavaşlamış görünüyor. Fransız bankası Natixis tarafından haziran ayında yayınlanan bir araştırmaya göre bunun nedenini İnternet kadar yaygın bir teknolojinin bile birçok sektöre hala girmemiş olması ve yarattığı işlerin çoğunun da düşük vasıflı işler olması. Sanal pazarlama, satın alma ve teslimat zinciri döngüsünde sıkışıp kalınmış olması. Natixis raporuna göre “Yapay zekanın emek üretkenliği üzerindeki etkilerini tahmin ederken dikkatli olmalıyız.” Küreselleşmiş bir ekonomide yapay zeka kazanımlarının eşit şekilde hissedilip hissedilmeyeceğinden şüphe etmek için başka nedenler de var. Bir yandan, hükümetler giderek daha gevşek düzenlemelerle yapay zeka yatırımı için rekabet ederken, gelişmemiş ülkelerin daha da dibe batması riski mevcut. Aradaki fark daha önce hiç olmadığı kadar açılabilir ve bu farkı kapatmak imkansız hale gelebilir.
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’nün (OECD) İstihdam, Çalışma ve Sosyal İşler Direktörü Stefano Scarpetta, “Yapay zekayı toplum hayatına entegre etmek için doğru altyapıya ve devasa bilgi işlem kapasitesine sahip olmalısınız” diyor. Bu alanda yenilik artık neredeyse işin kolay kısmı. Bir yeniliğin herkes için çalışmasını sağlamak daha zor ki işte burada da siyaset devreye giriyor. MIT’den Johnson’a göre, 19. yüzyıl İngiltere’sinde demiryollarının gelişi, ister taze gıdanın daha hızlı taşınması ister ilk kez eğlence amaçlı seyahatlerin başlaması şeklinde olsun, bu ilerlemelerin daha geniş bir toplum tarafından kullanılmasına yol açtı. Başka yerlerdeki benzer demokratik kazanımlar, milyonların teknolojik ilerlemenin meyvelerinden faydalanmasına yardımcı oldu. Ancak Johnson, bunun son kırk yılda değişmeye başladığını iddia ediyor. Yiyecekler ucuzlamıyor, alışveriş yapanların yaşamları değişmiyor ve yeni işler yaratılmıyor. Sadece işçilik maliyetlerinin düşürülmesinden elde edilen karlar üzerinden sistem daha verimli hale getirilmiş sayılıyor. Örneğin işçi sendikaları ve emek grupları, yapay zeka tarafından yönlendirilen işe alma ve işten çıkarma kararlarında insan kontrolü yoksa bu teknolojiyi işçi haklarına yönelik potansiyel bir tehdit olarak tanımlıyorlar.