Anketlere göre yolu sürücüsüz arabayla paylaşacağını söyleyen ABD’li yetişkin sayısı yüzde 25’in altında…
ABD-Otonom araç (OA) üreticileri, olası tehlikelerin tespiti için birkaç farklı şekilde iyileştirme yapıyor. Şu an endüstrinin büyük bir bölümü çoğunlukla çeşitli sensörler ve kameralar ile tahminsel yapay zeka modellerini birleştiren bir yaklaşımda birleşiyor. Bu sistemler hep beraber taşıtların etrafının 3 boyutlu haritalarını oluşturuyor. Teknolojiyi destekleyenler, bu sistemlerin olası tehlikeleri süper insan benzeri kabiliyetlerle tespit edebildiğini söylüyor. Tehlikeleri insanlardan daha iyi tespit edebilecek olan bu modeller henüz mükemmel değil.
“Sürücüsüz” ve “kendi kendine giden” terimleri genelde bilimsel olmaktan ziyade tanımlayıcı kelimeler. Alanda çalışan mühendis ve araştırmacılar, “otonom taşıtlar” terimini kullanmayı tercih ediyor. ABD Otomotiv Mühendisleri Derneği’nin (SAE) hazırladığı ve 0’dan 5’e kadar değişen birden fazla otonomi seviyesi bulunuyor. Tesla, frene basma ve şerit kontrolü gibi sürüşün bazı bölümlerini otomatik hale getiren ancak kafa karıştıran “Otopilot” ve “Tam Kendi Kendine Sürüş özellikleri”ne sahip olsa da halen teknik olarak insan sürücülerinin ellerinin direksiyonda olmasını ve gözlerinin yola bakmasını gerektiriyor. Popular Science‘a konuşan ve San Francisco Üniversitesinde çalışan otonom taşıt uzmanı Profesör William Riggs, bunun 2 ve 3. seviye arasında bir yerde bulunduğunu ve aslında “gelişmiş sürücü yardımı” şeklinde adlandırılması gerektiğini söylüyor. Waymo veya Zoox tarafından sunulan daha gelişmiş otonom sistemlerse gerçekte farklı bir ligde yer alıyor. Riggs, Waymo ve Tesla’nın teknolojileri arasındaki boşlukları “gündüz ve gece” biçiminde tanımlıyor. Bu teknik ayrımlar, belli taşıtların neyi görebildiğini ve onlara ne kadar güvenilebileceğini belirlemede kilit bir rol oynuyor.
Sürücüsüz taşıtların etraflarındaki dünyada yer alan yolları ve nesneleri, sıradan bir insan sürücünün yapabildiği seviyeye yaklaşan veya onu geçen bir isabet seviyesiyle belirleyebilmesi gerekiyor. Çoğu büyük üretici, bunu yapmak için farklı bir sensör çeşitliliğine bel bağlıyor. Riggs, genelde taşıtın etrafına yerleştirilen ve birlikte çalışan kameralardan, radardan ve LiDAR’dan oluşan bu sistemden “sensör füzyonu” şeklinde bahsediyor. Bu az buçuk sensörler, arabanın etrafında ve tam önünde bulunan her şeyi tespit etmede kullanılıyor. Bunlar, diğer bir deyişle arabanın gözleri ve kulakları.

Riggs; “Karmaşıklık aslında çok sayıda sensörün merkezi bilgisayara veya genel işlem birimi neyse ona bağlanmasında yatıyor” diyor. Urbana Champaign – Illinois Üniversitesinde çalışan elektrik ve bilgisayar mühendisliği profesörü ve otonom güvenlik uzmanı Sayan Mitra, OT’lerin sensör karışımlarını kullanarak çevrelerinin “dijital bir suretini” çıkardıklarını söylüyor.
Mitra ve diğer mühendislerin “algılama modülü” şeklinde adlandırdığı bu yazılımda, kendi şeridinde giden aracın yanısıra etraftaki şeritlerde bulunan araçların da konumu, yönü ve hızı yer alıyor. Bu modüller ayrıca derin yapay sinir ağları (DNN) kullanarak; ister bir yaya, ister devrilmiş bir ağaç olsun, gerçek zamanlı şekilde bir cismin tam olarak ne olduğunu belirlemeye çalışıyorlar. Riggs, yollarda daha fazla sürücüsüz arabanın bulunduğu bir gelecek konusunda kendisinin hâlâ iyimser olduğunu söylüyor. İnsanların aksine OT’ler hız yapmak, durma işaretlerine uymamak veya araba sürerken mesaj yazmak istemiyor. Bu otomatik sürücülerin dikkati de dağılmıyor ve yasaları ihlal etmemeleri gerekiyor. Tüm bu etmenler birleştiğinde Riggs, OT’nin insanlara göre daha güvenli olabileceğini söylüyor. Central Florida Üniversitesinden çıkan önceki bir araştırmada, OT’ler ve insan sürücüler arasındaki kaza oranları karşılaştırılmış. Sonuçlar, sürücüsüz taşıtların sıradan şartlarda daha güvenli gittiğini gösteriyor. Mitra’ya göre teknoloji daha geniş çapta devreye girdikçe, halkın güvenini sürdürmek için kendi kendine sürüş yazılımının güvenliği üzerine daha çok hakem denetimli araştırma yapılması gerekiyor.

Riggs, “İnsanları sürüş kararının dışına iten şeyleri ne kadar fazla artırırsak, yolumuzda hiç kaza olmamasına da o kadar yaklaşırız. İnsanları ölmekten kurtarmak güzel bir şey” diyor.